Bilindiği gibi Şark'ta belli bağlı birkaç aşk hikâyesi çok beğenilmiş, yıllara hatta yüzyıllara rağmen tazeliğini korumaya devam etmiştir. Hem halkın hem de aydın tabakanın beğenisini kazanan bu hikâyeler kimi zaman şiir diliyle kimi zaman da düzyazıyla kaleme alınmıştır. Bunlardan Leylâ ile Mecnûn, Yûsuf ile Züleyhâ, Ferhâd ile şîrîn en meşhurlarıdır. Bu mesneviler hem Arap, hem Fars ve hem de Türk edebiyatında birçok şair tarafından tekrar tekrar kaleme alınmıştır. Mesela Türk edebiyatında otuz civarında

Nedir Aşk? Çözümü ahirete ertelenen büyük muamma, sırların en sırlısı, bilinmezlerin en bilinmezi, görecilinin en görecelisi, gönül âleminin en büyük sultanı, mezheplerin altıncısı: AŞK... İğne deliğinden onsekizbin âlemi seyretmektir aşk. Ateşten bir zincire sarılıp feleklerin gizemine tırmanmaktır aşk. Aşkoğulları kabilesinde deliliğin büyük bilgesi Molla-yı Cünun'a teslim olmaktır aşk. Leyla'nın mahallesinin uyuz köpeğine yüzünü gözünü sürmektir aşk. Sevgilinin yanında olup sevgiliye hasret duymaktır aş

Bu kitapta Arap, İran ve Türk tezkirelerinde şiir ve tenkidin gelişimi işlenmiştir. Kitabın konusu Şark-İslam dünyasında şiirin doğuşu, gelişimi ve algılanışı üzerinedir. Eserde öncelikle Kuran-ı Kerimin, Hz. Muhammedin, sahabilerin, âlimlerin ve evliyaların şiire bakışı işlenmiş ve şiirle Şark-İslam dünyası arasındaki ilişki üzerinde durulmuştur. Bu vesileyle müşriklerin en güçlü silahı olan şiiri; önce Hz. Muhammedin İslam için, ardından da evliyaların tasavvuf için kullandığı gerçeğiyle karşılaşılmıştır